24 Ocak 2013 Perşembe

Annem Haklıymış...




Annem derdi ki!
“Terli terli su içme ” 
İçten içe kızardım ona
Oyunun en tatlı yerinde
Bu müdahale de niye? 
Hastalanınca anlardım ki! 
Annem haklıymış. 



Annem derdi ki: “Sakın geç kalma” 
Meraklanırmış sonra 
İçten içe hayıflanırdım ona 
Gidenin dönmesini beklerken anladım ki ! 
Annem haklıymış. 



Annem derdi ki: “Odanı dağıtma” 
İçten içe karşı gelirdim ona 
Toparlamayı erteleyip dururken 
Hayatımı dağıttığım anlarımda anladım ki ! 
Annem haklıymış.



Annem derdi ki: “Öfkende fakir ol, sevginde zengin” 
İçten içe önemsemezdim bakışlarımla 
Kırdığım kalpleri telafi edemediğimde anladım ki ! 
Annem haklıymış 



Annem derdi ki: “Tek kişilik yaşama” 
Diğer türlüsü bencillik olur 
Sevilmezmişim sonra 
İçten içe güler geçerdim bu kelâma 
Yalnızlık ağır gelmeye başlayınca anladım ki ! 
Annem haklıymış. 



Annem derdi ki: “Doğal ol, yapmacık olma” 
İçten içe burun kıvırırdım ona 
Ezberlediğim yaşam biçiminin tatsızlığını fark edip 
Rollerimi karıştırmaya başlayınca anladım ki ! 
Annem haklıymış. 



Annem derdi ki: “Gençliğinin kıymetini bil, 
geri gelmez bir daha” 
İçten içe sitemkâr davranırdım ona 
Yüzümdeki çizgiler 
Saçımdaki beyazlar zafer kazandıkça anladım ki ! 
Annem haklıymış. 



Annem derdi ki: 
“Bir dilek tut, gerçek olana kadar çabala” 
İçten içe söylemesi kolay, yapması zor derdim ona 
Hayatımı sorgulamaya başlayıp 
Sürekli yapamadıklarım aklıma geldiğinde anladım ki ! 
Annem haklıymış. 



Annem derdi ki: “Bu sözlerimi kullan, yabana atma” 
Şimdi… 
İçten içe teşekkür ediyorum ona 
Çünkü… 
Bana miras kalan bu cümleleri sarf ederken bileceğim ki ! 
Ben haklıyım...

23 Ocak 2013 Çarşamba

Âşk..

Aşk bazen küfür olur !!
Maşukunu Allah gibi severek onu Allah'a eş koşma, denk tutma durumunda olduğu gibi;!!
Peki, bir de ona sevgisi Allah'a olan sevgisinden çok olduğunu düşünün,,!!
Bu, sahibi kesinlikle affolunmayan bir aşktır...!!

19 Ocak 2013 Cumartesi

smilesmilesmile :))

ilk defa annemin vesilesiyle Sami Yusuf'un böyle bir klibiyle karşılaştım .. :) kaç kere izledim bilmiyorum izledikçe smile smile smile oluyor gerçekten :) Sami Yusuf - It's a Game smilesmilesmile :))

17 Ocak 2013 Perşembe

Korkuyoruz.


16 Ocak 2013 Çarşamba

Çay :))





Çay dediğimizin usulü üçtür… 
Çay; üç şeyde yapılır; ateş, semaver, demlik. 
Üç şeyde ikram edilir; çay tepsisi, çay tabağı, çay bardağı. 
Çayın birçok dilde karşılığı üç harftir! Bir de çay, 'üç'ün olduğu yerde içilir!
Bir sen, bir seni yaradan, bir de seni seven...





"Duaların kabul olsun ister misin?"



"Duaların kabul olsun ister misin?"
"İsterim" deyiverdim.


Bilgece bir hoşnutlukla nasihati ilikledi:
"Öyleyse, başkaları için dua et."


Murat Menteş

Dört Sual


Rivayete göre, bir adam Hz Ali’ye gelerek; Sana sormak istediğim dört sualim var demiş:


- Vacip nedir? Vacipten evvel vacip nedir?
- Yakın nedir? Yakınden yakın nedir?
- Acayip nedir? Acayipten daha acayip nedir?
- Zor nedir? Zordan daha zor nedir?


Hz. Ali cevaben:
- Tövbe etmek vaciptir, günahları terk ise ondan evvel vaciptir
- Kıyamet yakındır, ölüm ondan daha yakındır
- Dünya acayiptir, dünyayı sevmek ise ondan daha acayiptir
- Kabir zordur, azıksız, amelsiz kabre girmek ondan daha zordur, buyurmuştur.





Bak Oğlum!






Ve adam oğluna dedi:
Bak oğlum!
Öyle kadınlar var ki;
Saçlarına rüzgar bile değmemiştir.
İlla ki seveceksen, işte böyle bir kadını sev…
.
Osman Nuri Ünsal

Beşerler

.
Çok sinirliyim canişkolar ve çok yalnızım. Bari size yazıp rahatlayayım.

Şimdi malumunuz,kar var. Kar ,çocukluk gibidir. Kar deyince aklıma çocuk geliyor. Birde heyecan. Coşku. Yani oturup kalmalar ustası biri olarak,karda dışarı çıkmak istiyorsam,bilin ki vardır bir güzelliği. Güvenin bana.

Kalabalık aile her zaman iyidir. Bol çocuk. Curcuna. İyidir ya. Valla bak. Sefası,cefasını örter.
Açıkçası,ben kalabalıktan hoşlanmam. Üst üste birini görmek boğar beni. Yapım bu,değiştiremiyorum ama dedim ya,kalabalığın muhabbeti,yalnızlığın kafa rahatlığından nefret ettirir. Başbakan 3 diyerek hata etti. Ben 8-10 diyorum. Bir gün Başbakan olursam bu konuda çalışmalar yapacağım. Neyse,kara dönelim.

İstanbul'da yerlerde kar toplanmaya başladı. Öyle güzel bir manzara var ki şu anda. Bembeyaz. Beyazın güzel olmadığını düşünen var mıdır? Varsa onlar yalnızca beyaz çorap ve beyaz atletli aile babalarını balkonlarda gören kadınlardır. Haha. Beyaz atletli adamlardan neden tiksinirler onu da anlamam. Sıfır kollu tişört giyen adamı reklamda görünce "Ooov" diyorsun ama ,ondan ne haber? Türkiye ,Biscolota reklamını evlere taşımış bir ülkedir. Siz de hiçbir şeyden memnun olmuyorsunuz caaaaanım.

Tekrar edip duruyorum. Yalnızlık zor. Kar var ama kimsem yok. Olan uyudu. Olan uzakta. Olan da gitti zaten. Olan şimdi yok. Ablam evlendi. Yıllardır birlikte kaldığımız amcamın kızları ayrı eve çıktı. Üstelik... Amcamın kızları,ablamın mahallesine taşındı. Düşün,hep birlikteler ve benim onların yanında sürekli olabilmem mümkün değil. İşkence gibi. Böyle dışlanmış hislere kapılanlarla kardeşiz,hepsine selam olsun.

Birde ortanca çocuğum ben. Ah bilmezler yaşamayanlar ortanca çocuk olmak ne demektir. İki ünvanı taşımak ne zordur bilir misiniz? Hem abla olmak,hem kardeş olmak. Ablanın kardeşisin,saygı göster. Kardeşinin ablasısın,şefkatli ol. Ne güzel adlandırmışlar zaten. "Ortanca". Keşke "Araf" deselerdi. Ben Arafım dostlar,araf çocuğum. Ablası evlenmiş,kardeşi okula giden yalnız bir genç kızım. Gece erken uyumak gibi bir düzenim olsa,fevkaledenin fevkinde olurdu. O zaman kalbim böyle teklemezdi işte.

Neyse. Neyse. Neyse. Bazen konuşmak saçma,susmak gereklidir. Bazen tam tersi. Bazen hem sessiz olmak,hem sesli olmak lazım gelir. Ortasını tutturmalı insan. Mühim olan da o.

Ben susuyorum. Elimde "Küçük Prens",penceremde İstanbul,keyfimde kahya... Size iyi geceler. Son sözlerimi söyleyerek gidiyorum ...

Suriye için destek arıyorlarmış
deme
Suriye 'ye destek ol
Kim var,kiminle
deme
Sen varsın,sen
çıkar dolaptan üç montunu,ikisini Suriye'ye gönder.

Yazının ana fikri de buydu zaten. Haydi eyvallah.

//Beşerler.. /

Allah için.

Allah için nelerden vazgeçtiniz? Allah için nelerden vazgeçebilirsiniz? Infak üzerine pek az düşünüyoruz. Pek az infak ediyoruz. Çok yazık. Annemizden,ailemizden,eşimizden çocuklarımızdan,aşkımızdan,işimizden,paramızdan...Allah için nelerden vazgeçersiniz? Yardım etmeniz gerektiğinde,işinize yaramayanı mı veriyorsunuz,en çok sevdiğinizi mi? Hep giymediğimiz kıyafetleri bağışlarız,kullanmadığımız eşyaları... Gerçekten Allah için nelerden vazgeçiyorsunuz? Bunu biraz düşünelim. Dünüyle,bugüyle,bunu biraz düşünelim. Bunu biraz anlayalım.

Kamuda Özgürlük





Bu adrese girip imza vererek destek olabilirsiniz.

Mars




Mars ya.
Leyla, ben kitaptan anlamam. O kadar çok şey yazılmış ki, okumaya nereden başlayacağımı bilemem. Kafam karışır. Güneşin doğuşunu izleyip, yağmurda ıslanmaktan da anlamam. Yağmur yağdığında sokağa salmazdı annem, hasta olursun derdi. O nedenle böyle şeyler romantik gelmez bana. Arabalar geçiyor, su sıçratıyor zaten. Leş gibi oluyorsun. Nasıl romantikliktir ki bu. Ama Leyla, sen istersen değil Mars’ta güneşin doğuşunu izlemek, senin için gider şu doğan güneşi balçıkla sıvarım ben.

Şem ile Pervane


...VE derken akşam oldu

Şem ateşini söndürdü

Pervane kanatlarını indirdi.

İkisinin d gözleri kanlı, sineleri hasretlik acısıyla doluydu.


Ne canı sakınma telaşı, ne Ölüm korkusu; ikisinde de ayrılık yarası ve bir daha görüşmeme tasası vardı.

Şem gözlerden uzak bir kuytuda eriyor, Pervane, kederinden toprağa kapanmış bir Ölü gibi yatıyordu.

Rüzgârın uğultusu çınlıyordu havada ve kaldırdığı toz dumanın sisi vardı her yanda.

Bir bıçak gibi işliyordu ayrılık Şem ile Pervanenin bağrında; tehlikenin geçip geçmediğinden haberleri yoktu, birbirlerini merak ediyorlardı takıldıkları ağlarda

Ayrılık ve hasretlik yazgılarına mührünü vururken, aradan gecen zaman bir zindan gibiydi. Şem de unutulacağını sanıyordu o zindanda Pervane de.

Ve her ikisi de zannın yaraladığı gönüllerle sesleniyorlardı birbirlerine.
Şem ile Pervane...



...


"Dandik tesettür"den soyunmak için 10 hatırlatma



AKLIMIZA İLK geleni gözümüze ilk çarpan üzerinden düşünmeye başlayınca, bir de bakmışsınız aklımız gözümüze indirmişiz. Sonra da aklımızla değil gözümüzle düşünmeye başlarız.




Anlayacağınız o ki, sorunumuz “dandik” tesettür değil, tesettürü “dandik” anlamaktır. Dandikliğe bakın: “Başını örttün mü, tesettürlüsün. Ört(e)medin mi, tesettürsüzsün…” Tesettürü bir tür “aç-kapa” yüzeyselliğinde algılamamız üzerinde biraz kafa yoralım fırsat gelmişken…




Tesettür hakkında bilme(k isteme)diklerimiz:




1. Tesettür önce erkeklerden beklenir: Nûr Sûresi'nde önce "mümin erkeklere", sonra "mümin kadınlara" hitap edilir. Sûrenin 30. ayeti, "Mümin erkeklere söyle..." diye başlar, 31. ayeti ise "mümin kadınlara söyle..." diye başlar. Erkeklerin tesettürü ile kadınların tesettürü arasında bir ayetlik öncelik farkı var demek ki...




2. Tesettür önce bakışla ilgilenir. Bakılan şeyle sonra ilgilenir: Nûr Sûresi’nde mümin erkeklere de mümin kadınlara da öncelikle "bakışlarını haramdan kısma"ları söylenir. "Mü'min erkeklere söyle: gözlerini sakınsınlar..." "Mümin kadınlara söyle gözlerini sakınsınlar..." Zaten bakışlara tesettür kazandırmadan, bakılan saçını ve bedenini örtse bile hayalde “soyulur” kadınlar. Tesettür, işte o zaman dandikleşir.




3. Tesettür sadece başını örtmek değildir: Nûr Sûresi’nde başörtüsü sorumluluğu olmayan erkeklere de, başörtüsü sorumluluğu olan kadınlara da "iffetlerini korumaları" söylenir ki, iffetlerini korumak başı açık erkeklere de başı kapalı kadınlara da farzdır. Başını örtmüş olsa da kadınlar ırzını korumuyor olabilir, başını ört[e]meyen her kadını hepten iffetsiz saymak kimsenin hakkı değil.




4. Tesettür öncelikle bir iç duruş ve tavırdır. Kılık ve kıyafet bu içsel duruşun ve özümsenmiş tavrın üzerinde ve sonrasında durur. Başının açıklığı dert edilmeyen bir erkek de "iffetini korumayarak" tesettürsüzlük yapabilir. Kılık kıyafet tesettürün sonucudur. Sonucu sebebin önüne koyarsak, temeli olmayan böylesi dandik “sonuç”lar görmeye devam ederiz. Böylece sözde bir takım gazetecilerin “tesettür kılığına girdim” diye caka satmasına fırsat veririz.




5. Tesettür önce iman etmektir: Nûr Sûresi’nde "iman eden" erkeklere ve "iman eden" kadınlara tesettür emredilir. Örtmek anlamına gelen "tesettür", görmesini Allah'ın görmesine açık, sözünü Allah'ın işitmesine açık, niyetini Allah'ın bilmesine açık bilmektir ki bilinçli bir kapalılığı besler. Yine örtmek anlamına gelen "küfür" de, kendini Allah'tan gizlediğini sanmaktır ki sorumsuz bir açık-saçıklığı doğurur.




6. Kadının da erkeğin de ziyneti imandır. İman kendini Allah’la markalamaktır. “Ben Allah’ın kuluyum. Ben Allah’ın sanat eseriyim…” diye/bilmektir. Sanat değeri yüksek olan eserlerin kıymeti maddesi üzerinden belirlenmez. Antik paralar kilo ile satılmaz. Bakır bile olsalar üzerlerindeki damgaya ve imzaya bakılır. O zaman birkaç gramlık bakır bile kilolarca altın kıymetinde olur. Kendi değerini Allah’tan bilirse insan, bakışını eşsiz bir hazine bilir, orda burda yağmalatmaz. Göz nurunu haramdan sakınır, setreder. Bedenini Allah’ın sanat eseri olarak bilirse bir erkek ya da kadın, saçını da bakışını da ziynet bilir. Başını örtmeyi kendine kendisi farz eder, içinden gelir örtünmek. Dışarıdan giydirilmez. Giyinişini içeriden başlatır.




7. Bütün bu notlar, “benim kalbim temiz” kıvırtmasına malzeme olsun diye yazılmadı. Kalbinin temiz olmasını isteyenler, çağına örfüne, iklimine mevsimine, kültürüne çevresine göre hesaplar yapmadan önce Nur Sûresi’nin 30-31. ayetinin anlam ırmağına yatırırlar kalplerini. Önyargısız ve hesapsız. Kitabına uydurmak yerine Kitab’a uyarlar.




8. Başını örtmüyor diye, örtemiyor diye, hatta örtmek istemiyor diye, bir kadını Allah’ın kulu ve sanatı olmaktan çıkarmaya hevesli dandik bakışlar asıl müstehcendir. Saçını açık bırakınca, her şeyi açıkta mı kalır kadının? Saçı görüneni iffetinden de soymak başlı başına tesettürsüz bir bakış değil mi?




9. Başörtüsü tesettürün hepsi değildir ama “teferruat” kelimesinin çağrıştırdığı, “olsa da bir olmasa da bir” gereksizliğinde görülmeyi de hak etmez. Tesettürün zirvesidir, örtünmenin baş tacıdır başörtüsü. En azından bu ülkede başının örtüsü yüzünden mesleğini, itibarını, geleceğini, yurdunu terk ederek bedel ödeyen kardeşlerimizin çabasını küçümseriz. Onların içten dirençlerini düşmanları karşısında yağmalatmak hiçbir gerekçenin örtemeyeceği bir kabalıktır. Hasetçileri karşısında onların elini güçsüzleştirmek apaçık bir insafsızlıktır. “Dandik” bir duruştur.




10. “Aşk”ından dolayı başını bağlamayan sözde “sufi” ehline gelince… Başını örtmemek ve hatta örtmek istememek başkadır, başını örtmesen de olur demek başkadır. Kurala uymayabilirsiniz. Hoş, benim de uymadığım onca kural varken, sizin ayıbınızla uğraşma hakkım yok. Ama kural uyduramazsınız. Kuralı Allah koyar; siz değil. Allah’tan kural koyma rolünü ç/almaya kalktığınızda herkesin hakkını açık açık yersiniz. Gerçek aşk ehli başkalarına farz olmayanı kendine farz kılar… Farzı kendine farz olmaktan çıkaran sizdeki bu aşk, aşk değil.







SENAİ DEMİRCİ

Züleyha...

Yusuf olmaksa muradın yada Züleyha;korkmayacaksın ölümden.Ölümün ayrılık değil kavuşmak olduğunu bileceksin..Dünyaya kafa tutacaksın tek başına.Yandaş,yoldaş aramayacaksın.Bir Allah'ına bir kendine güveneceksin sadece.Yol arkadaşın terk etse bile seni yarı yolda,aşkına sahip çıkacaksın sonuna kadar.Tek başıma taşıyamam demeyeceksin.Ölünceye kadar taşıyacaksın şerefle.Karşılık beklemeyeceksin.

Sevmek olacak tek amacın. Sevilmemişsin ne fark eder.Ayıplanmaktan korkmayacaksın.Sevgini gurur madalyası olarak taşıyacaksın göğsünde,kim ne derse desin…Sevgin için zindana atılmayı da attırmayı da göze alacaksın.Karanlıklar sırdaşın,böcekler yoldaşın olacak.Bileceksin sonunda ayrılık olduğunu
İsyan etmeyeceksin,vuslat beklemeyeceksin.Zaman ve mekan sizi ayırmayacak.Nerede olursan ol,her daim sevdiğinin yanında olacaksın.Üzüntüsüne üzülecek,sevincine sevineceksin.Sanma ki beraber olmak için,yan yana olmak lazım.Gönüller beraberse mesafenin ne önemi var!..Gönül gözüyle görecek,duyacaksın.Gönül diliyle konuşacaksın.

Bilmez misin gönlü kainat bile kuşatamaz dar gelir.Gönül dilinden anlamam,konuşamam,dayanamam bu çileye karşılıksız hiçbir şey veremem diyorsan;talip olmayacaksın Yusufluğa. Yusuf olmak için Yusuf gibi yürek gerek,gönül gerek,iman gerek.Züleyha değilsen eğer peşine düşmeyeceksin Yusufların.Kendi ayarında birini seveceksin ki mutlu olasın..
Yusuf'u istiyorsan eğer , Züleyha gibi sabırlı olacaksın, Züleyha olacaksın işte!

Hayat Bir İmtihan Değil mi?

Belki şu anda çok dertlisin...
Belki "artık yeter" diyorsun...
Belki de kendinden ...geçmişsindir..
Belki de ağlıyorsun...
Belki bütün bu musibetlerin sonunda eline bir şey geçip geçmeyeceğini düşünmektesin..
...O zaman Duy ! __Rabbin sana söylüyor;

-Sabredenlere, felaketlere karşı dişlerini sıkıp, göğüs gerenlere, mükafatları hesapsız ödenecektir !
Belki de onca insanın içinden neden senin seçildiğini soruyorsun...
-Oysa Rabbinin seçtikleri kıymetlilerdir!

İçinizden mücahitlerle sabredenleri ortaya çıkarıncaya kadar elbette sizi deneyeceğiz!

Hayat bir imtihan değil mi?

Her sorun ebedi hayatında yer alan bir tuğla...
Nefes alıp verdiğin her an yeni bir soruna gebe...
Onlar olmasaydı sonsuzluk yurdunda sana ait hiç bir şey de olmayacaktı!

Derdin yoksa üzül asıl!
Dertliysen bil ki; O seni seviyor!
Bak, Sevdiğin ne diyor?

ALLAH (cc), hayrını dilediği kişiyi sıkıntıya sokar!
Belki sen Ashab-ı Uhud kadar acı çekmedin... Hani kralları onları iman ettikleri için, ateş dolu hendeklere attırmıştı ya!
Belki sen Ebu Zerr (r.a) kadar acı çekmedin... Amcası inandığı için onu hasıra sarıp yakmıştı ya!
Belki sen Vahşi kadar acı çekmedin..Sevgilisi ona "Bana görünme" demişti ya!
Belki sen Yakup (a.s) kadar acı çekmedin..Yusuf'u (a.s.) elinden alınmıştı ya!
Belki sen Hatice (r.anha) kadar acı çekmedin... Hz. MUHAMMED (s.a.v) yurdundan kovulmuştu....!

8 Şart Adabı



1. Normal abdest almak: Abdest alınırken yıkanan uzuvlarla işlenmiş olan günahlar hatırlanarak Allah’tan (cc) af dilenir.

2. Tövbe niyetiyle boy abdesti almak : “ Yarabbi ben bedenimin dışını su ile yıkadım temizlemeye çalıştım; Sen de ilahi nur ile ve irfanla kalbimi temizle ve beni affet” diye yalvarmak gerekir.

3. Tövbe ve istihare niyetiyle iki rekât namaz kılmak (Biliniyorsa, ilk rekâtta Kafirun, ikinci rekâtta İhlâs Suresi okunmalıdır.)

4. Tövbeyi tekrarlamak: İşlenen günahlar içi yanarak hatırlanır ve pişmanlık duyularak şu sözler üç defa canı gönülden söylenir: “ Yarabbi, bütün yapmış olduğum günahlardan ben pişmanım, keşke yapmasaydım, inşallah bir daha yapmayacağım.Ben SEYDA MUHAMMED EL KONYEVİ hazretlerini kendime şeyh olarak kabul ettim.

5. Yirmi beş defa Estağfirullah demek: Hak yolun isteklisi tövbe ettikten sonra “ Günahtan dönen sanki o günahları işlememiştir.” hadisi şerifini hatırlar ve Allah’ın (cc) tövbesini kabul ettiğini ve günahlarını da affettiğine inanır. Ümidini Cehennem korkusundan üstün tutar. Çünkü günahlarından eser kalmamıştır. Fakat “İşlemiş olduğum günahlardan dolayı kalbimde pas ve kir kalmıştır. Bu kir istiğfar (yani affedilme talebiyle) temizlenebilir” diye düşünür ve yirmi beş kere “Estağfirullah” der (Bunu yetmişbeşe kadar artırabilir ve her gün devam eder). İstiğfar, kalp huzuruyla, içi yanarak acele etmeden yapılmalıdır.

6. Sekiz adet Fatiha okumak: Sadatların aracılığı ile himmeti sayesinde istiğfarla kalbimdeki pas ve kir yok oldu, kalbim ilahi feyiz almaya uygun hale geldi diye düşünülerek sekiz Fatiha okunur. Her bir Fatiha önce Peygamber Efendimizin (sav) ve O’nun Al ve Ashabının ruhuna, sonra sırayla aşağıda isimleri yazılan Sadat Hazretlerinin ruhlarına hediye edilir. Ve şöyle istimdat edilir; “ Ey Sadat-ı Kiram, ne olur Peygamber Efendimize (sav) benim için ricada bulununuz. Bana şefaat etsin ki Allah-u Teala (cc)’ da benim tövbemi ve ibadetlerimi kabul eylesin”. (Not: Sadatların isimlerini okumakta zorluk olacaksa sekiz Fatiha’yı toptan okuyup şöyle der: “Önce Peygamber Efendimizin (sav) ve O’nun Al ve Ashabının ruhlarına, sonra bana isimleri okunan Sadatların ve mürşidimin ruhlarına hediye ettim, Ya Rabbi kabul ve vasıl eyle” der.)


1. Şah-ı Nakşibendî ve Seyyid Abdülkadir Geylani (ks) Hz


2. Şeyh Abdülhâlık Gücdevani ve İmam-ı Rabbani (ks) Hz


3. Mevlana Halid Zülcenaheyn ve Seyyid Abdullah (ks) Hz


4. Şeyh Seyyid Taha ve Seyyid Sıbğatullah Arvasi (ks) Hz


5. Şeyh Abdurrahman-ı Tahi ve Şeyh Fethullah (ks) Hz


6. Şeyh Muhammed Diyauddin ve Şeyh Ahmed el Haznevi (ks) Hz

7. Seyyid Abdülhakim el-Hüseyni ve Seyyid Muhammed Raşid el-Hüseyni (ks) Hz.'nin ruhlarına

8. Seyda Muhammed el-Konyevi (ks) Hz.'nin ruhaniyetine


(NOT: ks= kaddessellahu sırrehu, yani Allah sırlarını yüceltsin demektir.)


7. Ölüm Rabıtası: Sadatların himmet ve feyizlerinin hazır olduğu ve kalbin de feyzi alacak duruma geldiği düşünülür. Fakat mal, evlat, dost ve akrabalara bağlılık dünyanın lezzeti ve zevki bu feyzi almaya engeldir. Bu nedenle ölüm düşünülür : “ Yatağımda can çekişiyorum. Azrail (as) ruhumu almaya geliyor, Şeytan da imanımı çalmak üzere hazır bekliyor. Akrabalarım ve evladım etrafımda, mal ve servetim gözümün önüne geliyor. Anlıyorum ki; imanımı kurtarmak için malın, servetin, evladın ve akrabanın insana bir yararı yoktur. Şüphe yok ki benim için Allahu Teala’dan başka yardımcı ve sığınak yoktur. Kalbimden O’ndan başka her şeyi silmem ve yalnız O’na yönelmem gereklidir. O’nun dışındaki şeylere sadece O’nun rızası için yönelebilirim. Ben ancak Allah’ın (cc) lütfu ve mürşidimin himmeti ile kelime-i şahadeti getirebilir ve bu dünyadan imanla ayrılabilirim.Elbiselerimi soyarlar ama günahlarımı üzerimden soyamazlar. Cesedimi yıkayıp, kefenlerler fakat günahlarımı temizleyemez ve örtemezler. Cenaze namazımı kılarlar, günahlarımın bağışlanması için dua ederler. Ancak duayı kabul edecek olan Allah (cc)’tır. Cenazemi üzerlerinde taşırlar, fakat günahlarımı üzerlerine alamazlar. Sadece Allah (cc) günahlarımı üzerimden kaldırabilir.


Beni şimdi kabir denen karanlık çukura koydular. Münker ve Nekir meleklerinin sorularıyla baş başa kaldım. Yardım eden yok, ne akraba, ne dost, ne evlat, ne de mal. Ancak ve ancak Alemlerin Rabbi olan Allah-u Teala’nın (cc) sevgisi, şefkati ve merhameti beni bu durumdan kurtarabilir. Onun dışında her türlü sevgi ve bağlılık boştur.” Talip böyle düşünmekle her şeyden ilgisini keser. Sadece Allah-u Teala’nın (cc) emrettiği ve izin verdiği işlere yönelir ve O’nun rızasını umar.

Ölüm rabıtası zikirden önemlidir. Çünkü kötü ahlakın ve günahların başı Allah’dan başka şeylere (masiva) duyulan sevgidir. Ölümü düşünmek sayesinde insan masivadan ilgisini kesebilir. Yoksa ölümü düşündürmenin amacı korkutmak değildir, esas amaç Cenab-ı Hakk’a yöneltmektir. Yönelmeye layık tek varlığın Allah-u Teala (cc) olduğunu anlayan mürit, bu durumun gereği olarak başka şeylerden yüz çevirerek O’na yönelir. O’nu sever, tanımak ister ve O’na kavuşmayı aşırı arzu eder. Buiştiyak neticesinde Hakk’ın sıfatları müride yansır.

Mürid herhangi bir günah tehlikesi anında O’nun azabının şiddetini şüphe etmeksizin içinde duyar. Böylece nefsine engel olur. Yine de büyük günah işlerse ümitsizliğe düşmez. O’nun rahmet ve mağfiretinin sonsuzluğuna inanır.

İyi halleri ve ibadetleriyle böbürlenmez ve kendinde varlık görmez. Böyle hallerin gerçekleşmesi ancak kamil (olgun) imana ermesiyle olur. Cenab-ı Hakk’tan (cc) başkasına yönelen ve gafletle zikreden kişinin imanı kuru taklitte kalır muhabbet ve marifet’i elde edemez. Bundan dolayı kamil, mükemmil ve arif bir şeyhe bağlanarak yol almalı, marifet ve muhabbet elde ederek ilahi hakikatlere kavuşmaya çalışmalıdır.


8. Mürşit Rabıtası: Bir şeyhe bağlanmak onu sevmek ve onunla ilgilenmek vacibdir. Böylece mürit geçek sevgiye ve marifet’e yükselmeye güç bulur. Bunun için Nakşibendi büyükleri rabıta usulünü koymuşlardır.

Rabıta kalbi tam sevgi ve cezbeyle üstada bağlamaktır. Ruhen ve kalben üstada bağlanan mürit onun hoşnut olduğu şeyleri yaparak nefsinin arzularını bırakmayı başarır. Rabıta’da mürit kabul edilme ümidi ve reddedilme korkusu arasında olmalıdır. Üstadını yücelterek ve heybetle düşünmelidir.

Yukarıda açıklanan sekiz şart müridin dinlenebilmesi için gece yerine getirilir. Gündüz güneş doğana kadar da bir şey yenilip içilmez ve konuşulmaz. Gıybet ettiği, sövdüğü, incittiği, eziyet ve haksızlık yaptığı kişiler varsa helalleşmeye, namaz ve oruç gibi terk ettiği farz ibadetleri kaza etmeye niyet eder. Müjde veya ikaz olarak yorumlanabilecek bir rüya görme ümidiyle istihareye niyetlenerek uyunur. Rüya görürse en kısa sürede üstadına anlatır.

15 Ocak 2013 Salı

Hatme Duası


Bismillahirrahmanirrahim.

El-Hamdu lillâhi Rabbi’l-’Âlemîn. el-Hamdu lillâhi hakka hamdihî ve senâihî ve’s-salâtu ve’s-selâmu ‘alâ hayri halkıhî Muhammedin ve ‘alâ âlihî ve sahbihî ec-ma’în.

Allâhümme belliğ ve evsil misle sevâbi hâzihi’l-hatmeti’ş-şerîfeti’l-mübâraketi ba’del -kabûli minnâ, bi’l-fadli ve’l-kerâmi he-diyyeten minnâ vâsıleten ilâ ravdati menba’i's-sıdki ve’s-safâ eşrafi’l-verâ seyyi-dinâ Muhammedin-il Mustafa (Sal-lallâhu Te’âlâ ‘aleyhi ve sellemve ilâ rûhi).

Küllin min âlihî ve evlâdîhî ve ezvâcihî ve ashâbihî ve etbâ’ihî ve zürriy-yâtihî ve muhâcirihî ve ensârihî (Rıdvânu-llâhî Teâlâ ‘aleyhim ecma’în ve ilâ rûhi. Küllin min sâdât-i silsileti’t-tarîka-ti’l-’aliyyeti’n-Nakşibendiyyeti ve’l-Kâdiriy-yeti ve’s-Suhreverdiyyeti ve’l-Çeştiyyeti ve’l-Kübreviyyeti (Kaddesallâhu teâlâ esrâ-rahum ecma’în ve ilâ rûhi).

Şeyhinâ ve melâzinâ ve kıdvetinâ ve imâminâ ve imâmi’t-tarîkati zi’l-feydi’l-cârî ve’n-nûri’s-sârî eş-şeyh Bahâi’l-hakkı ve’l-hakîkati ve’ddîn, Hazret-i eş-şeyh Muham-medini’l-Üveysiyyi’l-Buhâriyyi-el-Ma’rûfi bi Şâh-i Nakşibend (Kaddesallâ-hu sırrahû ve ilâ rûhi).

Menbei’l-meârifi ve’l-kemâli seyyi-di’s-sâdâti es-Seyyid Emîr Külâl (Kaddesallâ-hu sırrahû ve ilâ rûhi).

el-Mukbil-i ‘aleyke ve lima sivâke’n-nâsi eş-şeyhi Muhammedini’l-Bâbâ semmâsi (Kaddesallâhu sırrahû ve ilâ rûhi). ve ilâ rûhi).

el-Valihî fî mehabbeti mevlâhu’l-ğaniy yi’l-ma’rûfi bi-hazret-i Azîzân Hâvace ‘Aliyyi’ r- Râmitenî (Kaddesallâ-hu sırrahû ve ilâ rûhi).

el-Mu’ridı ‘ani’l-murâdi’d-dünyeviyyi ve’l-uhreviyyi hazret-i eş-şeyh Mahmûdi’1-încî-riyyi’l-Fağnevî (Kaddesallâ-hu sırrahû ve ilâ rûhi).

el-mütesellihi ‘ani’l-hicâbi’lbeşeriyyi hazret-i eş-şeyh ‘Ârifi’r-Rîvegerî (Kaddesallâ-hu sırrahû ve ilâ rûhi).

Kutbi’l-evliyâ ve burhâni’l-asfiyâ kâmi’i'l-bid’ati muhyi’s-Sünneti şeyhi’l-meşâ-yihi mevlânâ Hazret-i eş-şeyh Abdü’l-Hâliki’l-Gücdevânî (Kaddesallâ-hu sırrahû ve ilâ rûhi).

el-Kutbi’1-hakkânî el-ğavsi’s-seme-dânî eş-şeyh Ahmed el-Fârûkîyyi-s-Serhen-dîyyi-el-ma’rûfi bi’l-İmâmi’ r-Rabbânî el-müceddidi’lil-el-fi’s-sânî (Kaddesallâ-hu sırrahû ve ilâ rûhi).

Kutbi dâirati’l-irşâdi ğavsi’s-saka-leyn ‘ale’s-sâdâdi es-sâiri fillâh er-râki’i's-sâcidi zi’l-cenâheyni hazret-i Dıyâuddîn mevlânâ hazret-i eş-şeyh Hâlid (Kaddesallâ-hu sırrahû ve ilâ rûhi).

Menbe’i'l-hilmi ve nûri’z-zalâm el-hâdî beyne’l-’aşâiri ve’l-akvâm hazret-i Sirâci’d-dînillezî zahera min halefi seyyidi’l-enâm mevlânâ hazret-i eş şeyh seyyid Abdullâh (Kaddesallâ-hu sırrahû ve ilâ rûhi).

Şeyhine’l-ğayûrillezî bihî netebâhâ mevlâne’l-vekûri kutbi’l-irşâdi ve’l-medâri hazret-i Şihâbu’d-dîn mevlânâ hazret-i eş-şeyh Seyyid Tâhâ (Kaddesallâ-hu sırrahû ve ilâ rûhi).

Sultâni’l-küberâi’l-mütekaddimîn kıd veti’l-küberâi’l-müteahhirîn ğavsi’l-’âm-meti ve’l-hâifîn kutbi’l-eimmeti ve’s-sâlikî-n muğîsi’l-müstağîsîne mûnisi’l-ğurabâi ve’l-’âşikîn mevlânâ hazret-i şeyhine’l-kâ-mili’l-mükemmili’l- Üveysiyyi mevlânâ hazret-i eş-şeyh Seyyid Sıbğatillâhi’l-Arvâsî (Kaddesallâ-hu sırrahû ve ilâ rûhi).

Sultâni’l-’ârifîne kutbi’l-aktâbi’l-vâsi-lî ne’l-müteşerrifi bi’l-fenâi’l-mutlaki murab-bii’s-sâlikîne ilâ rabbihim ‘ale’l-vechi’l-ehakkı nâsırı’ş-Şerî’ati’l-Ğarrâi kâmi’i’1-bid-’ati’d-darrâi müceddidi âsâri’s-Selefi ve’t-Tâbi’îne ve mümehhidi bünyâni tarîkati’l-halefi ve’l-lâhikîne el-mütesarrıfi ‘ale’l-it-lâkilezî lem yura lehû nezîrun bâ’de’t-te-fehhusi fi’l-âfaki kâtı’ı’n-nisbeti ‘ani’l-mübtedei’d-Tâğî mevlânâ şeyhine’l-kâmili’l-mükemmili hazret-i eş-şeyh Abdi’r-Rahmân Tâhî (Kaddesallâ-hu sırrahû ve ilâ rûhi).

Şeyhi’ş-şerî’ati ve şehbâzi’t-tarîkati ve burhâni’l-hakîkati el-fânî fillâhi ve’l-bâkî bil-lâhi el-mu’tesimi bi-hablillâh mevlânâ şey-hine’l-kâmili’l-mükemmili hazret-i eş-şeyh Fethullâh (Kaddesallâ-hu sırrahû ve ilâ rûhi).

Câmi’i’ kemâlâti’l-evliyâi’l-evveline ve mecma’i'l-âdâbi ve fuyuzâti’l-âhirîne ‘um-deti’l-İslâmi ve’l-müslimîne ‘umûdi’l-meşâ-yihi biecme’ihim ve’s-sâlikîne durrus-sema-vati vel erad’ıne sirâci’l-mil-leti ve’d-dîn kehfi’d-du’afâi ve’l-mesâkîne kutbi’l-eimme-ti ve’s-sâlikîne sultâni’l-’âşikî-n mev-lânâ şeyhine’l-kâmili’l-mükemmili hazret-i eş-şeyh Muham-med Diyâuddîn (Kaddesallâ-hu sırrahû ve ilâ rûhi).

Vâris-i Makâmâti’l-evliyâi ve’l-Mür-selinimâmi’l-mü’minîn ‘umdeti’l-’âbidîn ve’s-sâlikîn müzhiri’ş-Şerî’ati’l-Ğarrâi muh-yi’t-tarîkati’n-Nakşibendiyyeti’l-beydâi el-müte-sellihi ‘ani’l-hicâbi’l-insiyyi l-hâzini li’s-sırr ilma’neviyyi mevlânâ şeyhine’l-kâmili’l-mü kemmili hazret-i eş-şeyh Ahmed el-Haznevî (Kaddesallâhu sırrahû ve ilâ rûhi). 

Sultâni’l-câzibîne nûr-i hidâyeti’l-vâsılîn el-kutbi’l-ferdi li’l-’âlemîne nâşir-i mesleki’l- Ahmediyyeti fer’i'ş-şecerati’l-Muhammediyyeti pîri’t-tarîkati’n-Nakşiben-diyyeti sâhibi’s-seciyyeti’1-mahmûdiyyeti sâkî minel-hıyâdi’l-behâiyyeti nâsıbi’l-a’lâ-mi’d-dîniyyeti muhyî âsâri kibâri’s-Selef ve’t-Tâbi’în matla’i’l himemi bi’l-yakîn menheci’s-seâdeti li’l-musaddikîne mevlânâ şeyhine’l-kâmili’l-mükemmili’ Bilvânisî mevlânâ hazret-i eş-şeyh es-seyyid Abdi’l-Hakîmi’l-Hüseynî (Kaddesallâ-hu sırrahû ve ilâ rûhi). 

Sultâni’l-müslimîne ve melâzi’l-müs-tecirîne ve tâci’l-mensûrîne ve muhibbil mahbubine ve müşaril müsteşirine ve irşâdi’l-mürşidîne ve sırri’s-sâdikîne bi-hidâ-yeti Rab-bi’l-’Âlemîn el-fâtihi künûze’l-’ilmi ve’d-dîni’l-müstekarri bi’ş-şerî’ati’l-ğarrâi muhyi’t-tarîkati’n-Nakşibendiyyeti’l-beydâ mevlânâ şeyhine’l-kâmili’l-müke-mmili’l Bilvânisî hazret-i eş-şeyh Seyyid Muham-med Râşi-di’l-Hüseynii (Kaddesallâ-hu sırra-hû ve ilâ rûhi).

Sultâni’l-’ulemâi’l-’âmilin, melcei’l-evliyâi’l vâsılîn, menbai’l hidayeti lil müs-limin mecmâi fuyudâti’l arifine burhâni’l-etkıyâi’l-kâmilîn el-kutbu Rabbânî e’l-veliyyi’s-semedânî el-mütezeyyini bi’l fey-zi’s-subhâni’ el-müstemidi mi-ne’l-mededi’r-rahmânî el mu’tesimi bi şşeriatın nebeviyyi mevlâyî ve şeyhî ve seyyidî ve senedî ve men bihî temessükî ve ‘aleyhi i’timâdî ve bihî iftihârî ve minhu istimdâdî kurrate ‘aynî mevlânâ şeyhine’l-kâmili’l-mükemmili ser-veri mevlânâ hazrati’ş-şeyh Muhammedi’l-Konyevî(Kaddesallâ-hu sırrahû ve ilâ rûhi).

Küllin mine’s-Sâdâti ve’l-hulefâi ve’l-müridîne ve’l-muhibbîne ve'l-mahbû-bîne ve’l-mensûbîne ve’l-müntesîbine ilâ hâzihi’t-tarîkati’l-’aliyyeti ve sâiri’t-turuk.

Allâhümmec’al misle sevâbihâ mek-tûben fi sahifeti a’mâli küllin verfa’ bihâ de-racâti küllin ve a’li bihâ fî a’lâ-i ‘ıllıyyîne menzilete küllin ve zidnâ bihâ mehabbe-ten ‘inde cenâbi küllin ve efid ‘aleynâ min berakâti küllin ve etmim lenâ sülûke hâzi-hi’t-tarîkati’l-’aliyyeti ve veffiknâ li-merdâti şeyhinâ vemtisâli evâmirihî vectinâbi menâ-hîhi verzukne’l-bekâe bike ba’de’l-fenâi fîke ‘alâ kademi sâdâtine’s-sâlikîne fîhâ.

Allâhümmağfir lenâ hatâyânâ vec-lubnâ ilâ mehabbetike bi-mehabbet-i evlıyâ-ike verzukne’t-tevfîka ve’l-istikâmete ‘alâ dînike ve tâ’atike bi-rahmetike yâ Erhame’r-Râhimîn. (Âmîn vel-hamdulillâhi Rabbi’l- ‘Âlemîn)

14 Ocak 2013 Pazartesi

Hijab


“Ümmetimden henüz görmediğim, cehennemlik olan iki sınıf vardır.
Bunlardan bir sınıfı kadınlardır ki
giyinik oldukları halde
elbiseleri,
örtülmesi gereken yerlerini örtecek derecede
kalın, sık ve geniş olmadığı için
onlar çıplak gibidir.
Bunlar hem kendileri baştan çıkmışdır, hem de başkalarını baştan çıkarırlar.
Başları da deve hörgücü gibidir.
Bu gibi kadınlar,
Cennete girmek şöyle dursun, onun kokusunu bile alamazlar.
Halbuki Cennetin kokusu çok uzak mesafeden bile hissedilir.”
.
Sahih Hadis-i Şerif – Müslim

13 Ocak 2013 Pazar

Tebessüm Sadakadır.

Avusturya'da dolmuş, metro ve duraklara peygamberimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v.) Hadîs-i Şerif'leri yazılıyor.
Türkiye'de olsa...
(Tebessüm Sadakadır.)

Renk !

 
Doğduğumda Siyahtım,
Büyürken Siyahtım,
Güneşe Çıktığımda Siyahtım,
Korkunca Siyahtım,
Hastayken Siyahtım,
Öldüğümde Hala Siyahım...

Ve Sen Beyaz Çocuk,
Doğduğunda Pembesin,
Büyürken Beyazsın,
Güneşe Çıktığında Kırmızı,
Üşüdüğünde Mor,
Korktuğunda Sarı,
Hastayken Yeşil,
Öldüğünde de Grisin,
Sen Şimdi Bana Renkli mi Diyorsun?

12 Ocak 2013 Cumartesi

Bulut Yastık :)



Yastığımızın hazır hali üsteki gibi. Yapılışı ise şöyle :) Yastığımızın kumaşının iç yüzüne kase ile bulut çiziyoruz.
Bulutumuzu çizdikten sonra kenar payı verdikten sonra kumaşımızı kesiyoruz. 
 Sonrasında keçeden bu damlacıklarımızı kesiyoruz. Damlacık yerine kalp, yıldız, puantiye v.b yapabilirsiniz.
Kestiğimiz bulut kumaşımızın kenarlarını kesiyoruz 
 Bulutumuzun üzerine keçeleri diktikten sonra;
 Yastığımızın kenarlarını makineden geçiriyoruz.
Bir tarafını açık bıraktığımız yastığımızın içini silikonla dolduruyoruz. 
Ve işte yastığımız hazır :))





Ponponlu Şapka

Eski kazaklarımızı ponponlu şapka yaparak değerlendirebiliriz :) Yapmamız gerekenler ise. Şapka sahibinin başına göre aşağıdaki resimde olduğu gibi bir kalıp hazırlayıp, kenar payınıda düşünerek kazağımızdan bu kalıbı çıkarmak :) Sonrası malum tepedeki kulaklara ponponlar tutturulurrr :) 


Hijab

Gösterilen tüm stilleri denedim :) "deve hörgücü"nden kurtulmanın yolu "Burda :)"

Tarçın Mumluk

Tarçın kokusuna bayılanlara birebir :)

Dert


“Dert, gizlice Allah’ı anmana vesile olacaksa 
tüm dünya mülkünden değerlidir...
Gözlerin basiretle nurlansın dilersen gam tozunu sürme çek de ağla!”

Hz. Mevlana

Kulluk


Kalp Allahı sevmek için yaratılmıştır. 
Bu yüzden sevgilisi 'O' değilse, kulluğu başkasınadır...

Ahir Zamanda Genç Olmak


Ahir zamanda genç olmak, bir bakıma, her şeyin maddeye indirgendiği bir çağda, maddenin olanca ağırlığı ve duygusuzluğu ile üzerine çöktüğü bir karabasan yaşamaktı. Lisede yahut üniversitede okuyan yahut şu veya bu işyerinde çalışan veyahut çalışacağı iş arayan bir genç, genç olarak heveslerin ve heyecanın zirveye tırmandığı bir süreci yaşarken, her gün bir üst modeli çıkan arabaların metalik ağırlığı altında eziliyordu meselâ. İnsanların araba modeli, gömlek markası ve beden ölçüsü ile değerlendirildiği bir zamandı yaşanan.
Gençliği cinselliğe, genç kızlığı sarı saçlı beyaz tenli 1.70’lik manken görüntüsüne, delikanlılığı ise asgari 1.75’lik atletik bedene ve spor arabaya indirgeyen hakim anlayışın yol açtığı sorunların her biri, başlıbaşına bir inceleme konusuydu. O sorunların her biri, dünyanın her yerinde her gün binlerce, yüzbinlerce, hatta milyonlarca genci mutsuz ediyor; binlerce, yüzbinlerce aileyi kavga, öfke ve gözyaşı içinde mutsuzluğa sevk ediyordu. Babası kendisine Reebok ayakkabı alamadı diye intihara yeltenen gençlerin olduğu bir dünyadaydık da, bu dünyanın bir ayakkabıyı uğrunda intihara teşebbüs edilecek hale nasıl getirdiğini analiz edebilmiş miydik?
Oysa, birilerine kalsa, liseli Neşe’nin sorunu ‘kepek sorunu’ndan ibaretti. Filan şampuan üç artı bir formülüyle bu sorunu çözerdi. Genç dediğin, bir cep telefonuyla özgür olur, bir şişe kola’yla kolayca özgürlüğün tadını bulur, karşısındaki insana değil, arabasına veyahut blucinine aşık olurdu!
Bırakalım ötesini; sadece bu örnekler dahi, ahir zamanda genç olmanın zorluğunu ilk elden bildiren işaretlerdi.
Bütün bir toplumun şirkten yana durduğu bir zamanda hidayet üzere kalabilmiş Ashab-ı Kehf’in tamamının genç olması bir tesadüf müydü? Yoksa, şartlar ne kadar ağır, küfür, şirk ve şehevât ne kadar baskın olursa olsun, bunların üstesinden gelerek hakikati bulmanın imkânına, ve bu imkâna en yakın olanın herşeye rağmen gençler olduğuna dair bir ders, iz, işaret veya telmih yok muydu bu sûrede?
Evet, vardı. İçtenlikle ve ısrarla aramayı sürdüren bir gencin en ümitsiz şartlarda dahi aradığını bulabileceğine dair bir ders, bu sûrede kesinkes vardı. Hem, Resûl-i Ekrem’in (a.s.m.) Deccal fitnesine karşı ümmetine bu sûreyi tavsiye buyurmasının elbette bir anlamı ve hikmeti olmalıydı.
Bu ülkede, üzerine kapı kilitlense, kendisine deli muamelesi yapılsa dahi namazından vazgeçmeyen; ulaşabildiği ve ancak gizlice okuyabildiği kitaplar saklandığı yerlerden bulunup yakılsa dahi iman yolunda yolculuğunu sürdürebilen genç erkekler; üniversite kapısında binbir mihnetle yüzyüze kalabileceğini bildiği ve ailesinde tek bir mesture olmadığı halde Rabbinin rızasını gözeterek örtünebilen genç kızlar bulunuyor.
Ahir zamanda genç olmak zor, biliyorum. Ahir zamanda mü’min genç olmanın daha kolay olmadığını da biliyorum. Ama doğuda batıda yaşanıp nazarımıza ilişen böylesi milyonlarca örnek, bize ‘zor’ olanın ‘imkânsız’ da olmadığını açıkça gösteriyor.
Bin türlü engeli aşıp hakikati bulabilmiş her bir gence, ‘ahirzaman evliyası’ gözüyle bakalım istiyorum.
Zira, ahir zamanda genç olmak, ateşler içinde olmaktır. Ahir zamanda mü’min genç olmak, ateşler içinde yanmamaktır.
Ahirzamanda mü’min genç, ateşler içinde İbrahim misalidir açıkçası.
Firavun sarayındaki Musa, çağın Züleyha’ları karşısında Yusuf misalidir.
Ve, ateşler içinde İbrahim’i yakmayan, Firavun sarayında Musa’yı saptırmayan,
Züleyha karşısında Yusuf’u kandırmayan sırra erildiğinde,
ahir zamanda mü’min genç olmanın yolu elbette görülecektir.

Yaprak Baskısı

Patetes baskılarının ileri düzey hali diyorum bunlara :) güzel düşünülmüş değişik bir tasarım.

Aşk-ı İlah


ALLAH aşkı için çalış. 
ALLAH aşkı için hizmette bulun; 
halkın kabul etmesi veya reddetmesi ile senin ne işin var?

Bu fani dünya pazarında sana bol bol kazandıracak bir müşteri 
... olarak ALLAH kafi değil mi? 

ALLAH’tan alacağın karşısında insanların verebilecekleri ne ki!..
O halde gözünü ve gönlünü insanlardan gelecek teşekkürlere değil,
ALLAH’tan gelecek mazhariyete döndür!..” 

Mevlana Celaleddin Rumi

İhlas



“İhlas, Allahu Zülcelâl ile kul arasında bulunan bir sırdır.
Bunu melek bilemez ki sevabını yazabilsin.
Neûzübillâh, şeytan bilmez ki, ifşa edebilsin.
Heva ve heves bilmez ki saptırabilsin..
Nefse en ağır gelen hâl ihlâstır.
Çünkü onun ihlâsta nasibi yoktur…”
Büyüklerden birine “İhlâs nedir?” diye sormuşlar, şöyle cevap vermiş;
“Aziz ve Celil olan Allah’tan başkasına amelini göstermemektir.”
.
Cüneydi Bağdâdî (r.a)

Renkli Kalpler :)

Küçükken yaptığımız elele tutuşan minikler geldi aklıma bu kalbi görünce :)
Yapım aşamaları ise şöyleymiş..
1.Malzemelerimiz zımba, makas, kalem, resnkli kağıtlar.
El ele tutuşan kalplerimiz hazııırrr :)


Öylesi güzel ki,


Bir ses çınlatiyor kulaklarımı, arzdan bir tınlama sarıyor bedenimi, beynim işlevselliğini yitiriyor. Feryadima bir cevap, çok ötelerden bir kokuyla geliyor atmosferime. Binbir renk anka kuşları, uçuyor boşlukta... Bir ses, bir ses geliyor kulaklarıma, iki hece, tek yürek atışı... Öylesine doyumsuz, öylesine vazgeçilmez ki... Bir ses geliyor yüreğime, rüzgar beyaz tülleri uçuruyor, bir neyzenin ne...fesindeki noktasız o kelimeyle, huzura bulayıp heryeri dolaşıp duruyor dört bir yanimda.


Öylesi güzel ki, yüzümdeki tebessümün son-suzluğa uzanan boyutu...


Öylesi güzel ki, ötesini hayal etmek fiziğin... Ayaklarımın yerden kesilip Yaradan'a teslimiyeti...



Öylesine güzel ki, Kur'an sesleriyle mest olan bir aleme misafir olmak, katlarda çekilen tesbihlerle bir zikir şölenine konukluk...

Cevizlerinde Kalb'i Var :)

Bayram zamanı baklava için cevizleri kırana kadar bende bilmiyordum cevizlerin kalbini ama varmış demekkiiiii :)) Kırmayalım Onlar'ı :)

Çok cici.

Yapılabilirkiiii :)

Plastik Kaşıktan Mumluk :)

Şu sıralar nerdeyse herkes biliyor plastik kaşıklarla yapılan dekoratif ürünleri.. Henüz ben yapamasamda bu mumluğu buldumm :)
Yapılışı ise tahmin edilebilir durumda. Kaşıkların sapları çıt çıt kırılmak suretiyle yada makasla kesilerek koparılır. Sonrasındada aralarında boşluk bırakılarak mumun etrafına yapıştırılır. Eskisiye şimdi daha iyi sankii ;)

http://www.sila-ihobi.com/2012/12/plastik-kasiktan-mumluk.html :))

Aşkname

Sevgi dediğin, aşk dediğin mahremdir, dile getirmek mahremine halel getirmektir.


-İskender Pala’nın „Aşkname‘sinden“ bir dem

Nasib'sizsiniz!

Susun !...
Kulaklarınız sağır
Gözleriniz amâ olsun,
El yordamıyla bulun indiğiniz basamakları
Aşk karanlığınızı nura çevirmiyorsa

... Aklınız kürsüden hala düşmemişse
Bir kadının gözlerindeki hüznü anlamıyorsanız
İşaret parmağınız kalbinizin kanayan yerinde değilse
Ve
göğün çanağından bir katre yağmur yağmamışsa üzerinize
geceyi çekmemişseniz uyku diye uyanık içinize
bütün isimleri unutup bir O’nu tesbih etmiyorsanız
ummanında bir kulaç dahi atamamışsanız secdesinde
açılmamışsa kuşluk vakti ellerinizyazık yazık ki


aşk tan nasib/sizsiniz !...


Varlık Allah'a...

Sevgi ile aşk arasındaki fark hâkimiyet derecesiyle ölçülür.
İnsan, gönlündeki hâle hâkim olabiliyorsa buna Sevgi denir.
Ama gönlündeki hâl insana hâkim ise onun adı Aşk olur.
Sevgide irade vardır ama Aşkta irade elden gider.


... Bütün bunlardan sonra Fuzûlî üstad diyorki,
''Varlık Allah'a aittir.
Gerisi hep hayal ve düşten ibarettir.
Bugüne dek bildiğim, 
bulduğum ve sahip olduğum herşey gerçekte O'ndan ibaret imiş.
Zannım, hakikate yönelince sevgim de aşk oluverdi.''

Aşkında sadık olduğuna şehadetimiz vardır ey hazret-i Fuzûlî!...


Pages